FIRST BLOOD çeşitli buluntu kartpostallardan oluşan bir düzenleme. Bu kartpostallar aynı zamanda Mehmet Dere’nin gerçekliğe teması; Bu temas sanatsal kurumlara, sanat üreticilerine, tacirlerine, müze animatörlerine, fon yöneticilerine, özel koleksiyonerlere ve sergilere gitme isteğini kendisinde duyan izleyici ve tüm sanat sistemi olarak adlandırdığımız bütüne gönderme yapıyor. 
Çalışma ‘aktör’, ‘sanatçı’ ya da ne dersek diyelim sanatsal üretim koşullarını belirleyen ve bunun ortaya cıkması üzerine denetim kuran “piyasa” tabir edilen baskıcı çerçeveyi keşfetmeyi hatırlatacak türden. Bu bir çeşit Louise Lawler’ın yapıtlarını andıran bir bakış olarak da okunabilir, tek fark bu bakışın ‘birarada oluştan’ kaynaklanmasıdır. 
Herkesce malum gerçeklerin yeniden keşfi bu anlamda hatırlatıcıdır. Dere kurgusundaki ilaç kartpostallarının kullanıldığı sanat eserleri arasındaki hastalıklı bakışı gizli bir simya işlemi yaparak, yalın olanı çarpıcı olarak görünür kılar. Bu sahte olay; ölü birinin nabız atışının yeni bir gösterisi olarak da okunabilir. Kartpostalların temsil gücü; onlara sahip olan ve onlar aracılığıyla kendi güçlerini onaylatan herhangi bir kurumun temsil gücünden başka ne olabilir?

FIRST BLOOD; Popüler kültürün kült filmlerinden Rambo serisinin ilk filmidir. First Blood filminde kasabaya geri dönen bir amerikalı askerin başından geçenler anlatılır, filmin kahramanı (John Rambo) hiç bir neden yokken ötekileştirilir, hapse atılır ve ormana kaçar. First Blood bir intikam filmidir, çünkü ilk kanı onlar akıtmıştır. Serinin ilk filminde Rambo bir çesit kahraman olarak Amerikan rüyasına gerçeğin cevabı gibidir. Duygusal, pek konuşmayan ve “derin” bir tip. Bu anlamda film iktidar olarak tasvirin/tasvir olarak iktidarın eleştirisi gibi de okunabilir.

KUTSAL KÜPÜR
Bu fotoğraf çekildikten hemen sonra öldü.


Bu gazete küpürün fotoğrafı çekildikten hemen sonra ölmüştür. Ölümünün gerçekleşmesi fotoğraf çekildikten hemen sonrasıdır. Bu fotoğraf ölümden hemen öncesidir. Gazeteyi elimize aldığımızdan günden bir gün önce fotoğrafın çekilmesinden hemen sonra ölmüştür. Küpür buradan başlayarak düne ölümden öncesine uzanır. Olay yerindeki tanıklığı kaydeder, olay başlığını girer sonra olayı bittiği yerden geri dönerek anlatır.

Gazeteden kesilen bu küpür olay anının belgesidir. Olay anında orada olmakla ilgilidir. Olayı okuduğumuzda olay yeri ve gün değişmiştir. Bu defterde küpürler yerlerinden, gazetelerinden, günlerinden kesilip ayıklanmışlardır. Geçmiş zaman içinde bir tanıklığın parçaları olarak “olay anları” birarada kutsanmışlardır.


ARA

Masa 2010 Mayıs ayına kadar bakım, onarım, düşünme, değerlendirme, toplama, çıkarma, yayınlama sürecine girmiştir. Mayıs ayı başında 3 yıllık belleğin toplandığı kitabımızı çıkarmaya çalışıyoruz.

v.




Cevdet Erek, Masa’nın mevcut yapısından yola çıkarak ona eklemlenebilecek ve gerekirse başka sergi platformları olarak da kullanılabilecek bir dizi başka “Masa” lar üretmeye koyuluyor. Zigon fikri ayni zamanda Ankara yöresinin tipik dans ritmine uygulanıyor ve olası bir uygulamanın tüm taslakları yine Masa’nın kendisinde sergileniyor.

Cevdet Erek 1974'te İstanbul'da doğdu. MSÜ ve İTÜ'de mimarlık ve ses tasarımı eğitimi aldı. İstanbul’da yaşıyor ve çalışıyor.



13, 11 – 29, 11 2009

Funder, Survivalizm’in güncel tarihsel toplumsal koşullar için üzerinde düşünülmesi gereken bir kavram olarak belirliyor. Dünyanın sonu söyleninden, terörizme, iklim değişiklerinden, küresel ekonomik krize kadar pek çok şekilde görünür olan felaket düşüncesinde Survivalizm’in izlerini sürüyor.

Masa için yeniden düzenlediği çalışmasında sanatçı, gündelik hayatta kalma pratiklerini, bireysel ve kurumsal stratejileri anıtısallaştırmaya çalışıyor. Sanatçılardan çevrecilere, aktivistlerden politikacılara, şirket yöneticilerine kadar sosyal ve ekonomik konumların kendini uyarlama ve hayatta kalma stratejilerine dikkat çekmek istiyor.

Soren Thilo Funder, 1979 yılında Kopenhag (Danimarka)’da doğdu. Güzel sanatlar, sinema ve mimarlık üzerine Chicago (ABD) ve Kopenhag’da eğitim gördü. Çalışamalarını “Friedlos (aka The Bandit Wolf-Man)” - Beaver Projects, Kopenhag, Danimarka (2009), “We Control The Streets” - Public Art Project for The Danish Arts Foundation, DK (2009) gibi solo sergiler “Land Grab” - ApexArt, New York, ABD (2007), “Hard Revolution” - Potzdamer Platz, Berlin, Almanya (2006),
gibi sergilerde gösterildi. Sanatçı sanat mekanları yanında kitabevi ve alışmerkezleri gibi yarı-kamusal alanlarda çok sayıda mekana özgü projeler gerçekleştirdi.
Soren Thilo Funder’ın diğer çalışmalarına www.sorenthilofunder.com adresi üzerinden ulaşılabilir.



06, 10 – 20, 10 2009

Jakup Ferri, bir süredir video işlerinin yanında desenler de üretiyor ve bunları “geleneksel” ve güncel yöntemler kullanarak sunmanın yollarını araştırıyor. Sanatçının kurduğu kompozisyonlarda yer alan insanların, hayvanların ve nesnelerin, gündelik görünümleri dışında, naif bir yaklaşımla ele alındığı ilk elden kolaylıkla söylenebilir. Ama bunlara bir bütün olarak baktığımızda ve karşımıza çıkan nesnelerin niteliği değiştiğinde işler için naif sözcüğü yetersiz kalıyor. Ferri’nin desenlerinde, kişisel deneyimini birleştirdiği savaşlar, büyük anlatılar, gelecek tasavvurları ve gündelik eylemler ürkütücü bir biçimde iç içe geçiyor.
Sanatçının işlerine http://jakupferri.blogspot.com/ adresinden ulaşılabilir.

Jakup Ferri 1981 yılında Prishtina, Kosova’da doğdu. Bugüne kadar katıldığı sergiler arasında 28. Grafik Bienali (Ljubljana, Slovenya) 9. İstanbul Bienali ve In den Schluchten des Balkan, Kunsthalle Fridericianum, Kassel (Germany) sayılabilir.

Jakup Ferri, Amsterdam’da yaşıyor ve çalışıyor.



Bu sabah arabamı kötü yere parketmişim ve bir belediye otobüsünün yolunu kapamış, arabaya doğru koşarken ayağım burkulup otobüs yolcularının bakışları arasında yere yuvarlandım, pantolonum dizi yırtıldı, elimi cok fena vurdum, ama en beteri sol ayak bileğimdi, tüm bu hissettiğim acılar içinde arabayı makul bir yere cektim ve orada öylece durup bir çocuk gibi ağlamak istedim. Beşiktaş'a yaklaştığım sırada bir mesaj geldi cep telefonuma, Mardo'dan geliyordu: "Mardo'yu kaybettik, başımız sağolsun", kaç gündür hastanedeydi, kalp krizini atlatamamıştı, bu mesaj gelmeden 5 dakika önce onu düşünüyordum, Sinem'le bugün yarın ziyaretine gidecektik. Masa şu an yan odada bacakları gövdesi ayrılmış yeni sergisini bekliyor. Huzur içinde yat Mardo çok emeğin geçti umarım hakkını ödeyebilmişizdir.